NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَلِيُّ بْنُ
بَحْرٍ
وَعَبْدُ
الرَّحِيمِ
بْنُ
مُطَرِّفٍ
الرُّؤَاسِيُّ
قَالَا
حَدَّثَنَا
عِيسَى
وَهُوَ ابْنُ
يُونُسَ بْنِ
أَبِي
إِسْحَقَ
السَّبِيعِيُّ
عَنْ هِشَامِ
بْنِ عُرْوَةَ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ
عَائِشَةَ
رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهَا
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
كَانَ
يَقْبَلُ
الْهَدِيَّةَ
وَيُثِيبُ
عَلَيْهَا
Hz. Âişe (r.anha)'den
rivayet edildiğine göre: Hz. Nebi (s.a.v.) hediye kabul eder ve karşılığında
hediye verirdi.
İzah:
Buharî, hibe; Tirmizî,
birr; Ahmed b. Hanbel, II, 359, IV, 189.
Hadisin; İbn Ebî
Şeybe'nin rivayetinde Rasûhıllah'ın, kabul ettiği hediyeye daha iyisi ile
mukabelede bulunduğu belirtilmektedir.
Hz. Nebi (s.a.v.)'in
hediye kabul etmesi, onun kereminden ve güzel ahlâkındandır. Çünkü hediye ile
insanların birbirlerine olan sevgi ve bağlılıkları artar. Efendimiz bir başka
hadisinde: "Hediyeleşiniz, birbirinizi seviniz" buyurmaktadır.
Hediye yemek, Hz. Nebi
(s.a.v.)'in özelliklerindendi. O, sadaka kabul etmezdi. Çünkü sadaka insanların
kiri idi. Ama hediye öyle değildir.
Hadiste, Rasûlullah (s.a.v.)
Efendimizin, kendisine yapılan hediyeye hediye ile karşılık verdiği ifade
edilmektedir. Sarihlerin belirttiğine göre; bu karşılık, kendisine hediye
edilen nesnenin kıymetinden daha az olmazdı. Hatta az önce işaret ettiğimiz
gibi İbn Şeybe'nin rivayetine göre, Hz. Nebi'-in verdiği şey, aldığı hediyeden
daha değerli olurdu.
Hz. Nebi'in kendisine
verilen hediyenin karşılığını vermesi; insanlara karşı minnet borcu altında
kalmaması içindi. Çünkü minnet borcu, davetin sonucunu menfi bir şekilde etkileyebilir.
Ayrıca hediye davete karşılık bir ücret gibi telakki edilebilir. Halbuki
Efendimiz, Nebilik görevi karşılığında ücret almaz. Şûra sûresinin 23.
âyetinde: "De ki; ona karşılık sizden bir ücret istemem"
buyurulmaktadır.
Bir de meselenin şu
yönü var: Hâkimlerin ve idarecilerin hediye almaları rüşvettir. Hz. Nebi
(s.a.v.) de kavminin lideri idi. Dolayısıyla onun lediye alıp da karşılığında
bir şey vermemesi münasip olmazdı. Bazı âlim-er; "Yaptığın iyiliği çok
görerek başa kakma"[Müddessir 6] manasına gelen âyetin Hz. Nebi'e has
olduğunu, daha fazlası ile karşılık almak için hediye vermek manasına geldiğini
söylerler. Bu âlimlerin dediklerine göre Rasûlullah s.a)'dan başkalarının daha
iyisi ile mukabele görmek maksadı ile hediye ver-neleri caizdir.
Mâlikî âlimlerinden
bazıları bu hadisle istidlal ederek, verdiği hediye karlılığında mükafat
alması âdet olan kişilere -fakirin zengine verdiği hediye pbi- verdikleri
hediyeye mukabil bir şeyler vermenin vacip olduğunu söyler-er. Zenginin fakire
hediye vermesi ise böyle değildir. İmam Şafiî'nin kavl-i [adîmi de böyledir.
Hanefîler ve Şâfiîlerin
görüşüne göre; karşılık almak için hediye vermek bâtıldır. Çünkü bu, bilinmeyen
bir bedel karşılığında mal satmak denektir. Üstelik hediyenin temel esprisi
teberrudur. Şu kadar var ki, hediye verılirken bir karşılık şart koşulmuşsa bu
şarta uyulması gerekir.
Hattâbî, bazı âlimlere
nisbet ederek; karşılık verilip verilmemesi itibariyle hediyeyi üç grupta
mütâlâa eder:
1- Bir kimsenin,
kendisinden daha aşağı durumda olana hediye verme-i, bir şey hibe etmesi
halinde bir karşılık verilmesi gerekmez. Çünkü bu, ıir ikram ve lütuftur.
Patronun işçisine hibede bulunması bu kabildendir.
2- Zayıfın kuvvetiyle,
küçüğün büyüğe, fakirin zengine hibe etmesi, hediye vermesi. Bu durumda
karşılık vermek gerekir. Çünkü burada hediye vermekten maksat, menfaat
sağlamaktır.
3- Bir kimsenin, kendi
dengi olan birine hibe etmesi. Bu şekildeki hibede esas olan sevgi ve
yakınlıktır. Onun için bir karşılık vermesi gerekmez. Ama, hediye verilirken
karşılık verilmesi şart koşulmuşsa o zaman karşılık verilmesi icabeder.
Hattâbî'nin; isimlerini
zikretmeden bu görüşleri kendilerine isnad ettiği âlimler, bazı Mâlikîlerdir.
Yukarıda da işaret ettiğimiz üzere, Hanefî ve Şâfiîlere göre hediye karşılığında
bir şey vermek şart değildir. Ama hibe eden hediye verirken mukabilinde bir şey
şart koşsa o şarta uymak gerekir.